5 Nisan 2015 Pazar

Kız Çantası Meselesi

  Güzel pazarlar diliyorum herkese...
  
  Pazar gezmelerine gitmeden önce şu miiinniik yazımı okuyun istedim. Çünkü bu ara bu konuya kafayı çok da güzel taktııım, pek de güzel taktım... 
  
  Arkadaş kadın olmak ne zor zanaat. Vazgeçtim ya, bence direk sanat. Zaten pek çok şey ile uğraşıyoruz. Onlara burada hiç değinmeyeceğim. Değinirsem içinden çıkamam. Bugün yalnızca kız kelimesini çok tercih etmeme rağmen, şu durumda telafuz etmenin çok hoşuma gittiği 'Kız Çantası' meselesine değineceğim.

  Bu aralar çantamda ihtiyacım olan herşeyi taşıma isteğindeyim. Aman Allah'ım bu nee... Doldur dolur bitmiyor. İçine onu at lazım olur, bunu koy gerek olur derken, çantalar oldu valiz. Hele bir de şimdi yaz geliyor. Tam da minik çantalarla mutluluğu buluruz derken olacak iş mi? Nereye koyacağız. Bu extralar olsa böyle oluyor, olmasa hiç olmuyor. O çantada olmayan her neyse gidip o gün lazım oluyor. Ah Murphy... Bence sorumlu sensin. Hıncımızı senden alsak yeridir.

  Islak-kuru mendili,
  Makyaj çantası,
  Özel gereksinimler,
  Anahtar(lık),
  Yara bantları,
  Sevimli sus şişeleri,
  O bayılarak aldığımız ebat-ebat cüzdanlar,
  Bozuk para cüzdanı (Ki vazgeçilmezlerimdendir)
  Zaten kendi büyüklüğü yetmezmiş gibi kaplarıyla iyice şişkolaşan telefonlar,
  ...

  Bitmiyor arkadaş. N'apsak nasıl yapsak... Omuzlar kopuyor... Bir de benim gibi minik bir insansanız o çanta sizden büyük bir hale geliyor. Olmuyor, olmuyor... Ne yapsak olmuyor...

  Bu durumdan tek yakınan ben olamam değil mi?

  Şiddetle ergonomik 'KIZ ÇANTASI' fikirleri arıyorum. Bulan olursa benimle paylaşsın. Çok minnettar olacağım da...
  

2 Nisan 2015 Perşembe

2 Nisan Otizm Farkındalık Günü



  Herkese merhabalar... Bir ara düşünüp daha yaratıcı bir giriş cümlesi bulacağıma dair söz veriyor ve verdiğim sözün ardından yazıma başlıyorum okuyucugillerim...
 
  Bildiğimiz üzere bugün Otizm Farkındalık Günü. Ve ben de farkında bir birey olarak bloğumu bu konuda boş bırakmak istemedim. Araştırdığım öğrendiğim üç-beş küçük fakat bilmemiz gereken bilgiyi buradan aktarayım istedim.
 
  Farkında bir birey olarak dedim ya hani, sonra sordum kendime ne kadar farkında? Dedim bir bakayım... Otizmli bir çocuğu sevebilirim, yüzünü okşayabilir, içimin sıcaklığını ona geçirebilirim belki... Sonra dedim ya benim başıma gelirse? Ne yaparım? Çünkü otizmin asıl nedeni hala bulunamadığı gibi, seni-beni-bizi bulma ihtimali her zaman mevcuttur. Bir okuyayım, şu interneti olumlu anlamda bir kez daha kullanayım dedim... Sonra da dedim ki öğrendiklerimi paylaşayım. E malum paylaşmak güzeldir. :)

  Öncelikle;
  Otizm nedir?
 
  Otizm, sosyal ve iletişim becerilerinin oluşmasını etkileyen bir gelişim bozukluğudur. Otizm, genellikle yaşamın ilk 2 yılında ortaya çıkar. Otistik çocuklar genellikle öğrenme zorluğu çekerler. Otistik çocukların büyük kısmında farklı seviyelerde zekâ geriliği görülse de, zekâ seviyeleri normal otistik çocuklar da vardır. Ancak genel zekâ seviyeleri ne olursa olsun, otistik çocuklar çevrelerindeki dünyayı algılamakta ortak bir zorluk çekerler.

  Belirtileri Nelerdir?
  Etkilenme dereceleri değişse de;
Sosyal ilişkilerde güçlük
Konuşma güçlüğü
Oyun oynamaa ve hayal kurmada güçlük
Değişikliklere karşı direnç
   Otizmin Tipik Özellikleri
Başkalarına karşı ilgisizlik
Göz temaslarından kaçınma
İsteklerini bir yetişkinin ellerini kullanarak dile getirme
Nesneleri sürekli döndürme isteği
Bütüncül düşünmede zorluk
Hafıza yeteneklerini kullanmada zorluk
Genelleme yapmakta zorluk
Empati yapamama
Dilde yavaş gelişme, gelişememe
Duyusal tepkilere kapalılık
Etkinlik ve ilgilerde sınırlılık

  Otizm İle Yaşamaya Başlamak

  Eğer çocuğunuza henüz yeni “otizm” teşhisi konulduysa, büyük ihtimalle şu anda karmaşık duygular içindesiniz ve otistik çocuğunuzla birlikte hayatınızın geri kalan kısmını nasıl geçireceğinizi, otizm ile yaşamaya nereden başlayacağınızı bilemiyorsunuz.
Zaman içinde, belki daha önce adını bile duymadığınız otizm konusunda çok şey öğreneceksiniz. Bu bilgileri size bazen bir doktor ya da eğitmen veya bu konuda yayınlanmış bazı yayınlar sağlayacaktır. Ama sizin için en önemli bilgiler her zaman diğer otistik çocuk sahibi ailelerden, yani sizin gibi otizm ile yaşayanlardan gelenler olacaktır.

  Şimdi yapılması gereken, bu yeni ve farklı yaşama başlamanızda size küçük bir yol haritası çıkarmak... Kendinizi suçlu hissetmeyin, eşinizi suçlamayın, otizm sizin ya da eşinizin suçu değil…
       
  Teşhis sonrası birçok anne baba, otizme sebep olabileceğini varsaydıkları bazı nedenlerden dolayı, kendilerini ya da eşlerini suçlayabilirler. Ama aslında siz hiç yanlış bir şey yapmadınız çünkü;
Her yaşta, her kültür düzeyinde ve dünyanın her yerindeki insanların otistik bir çocuğu olabilir.
Otizm, henüz çocuk anne karnındayken teşhis edilemiyor. Çocuk sahibi olmayı isteyip istememenizin, çocuğa ilgi gösterip göstermemenizin, eşinizi sevmenizin ya da sevmemenizin çocuğun otistik olması ile hiçbir ilgisi ya da etkisi yoktur.

 Diğer otistik çocukların aileleri ile temas kurun.

  Bu sizin kendinizi yalnız ya da çaresiz hissetmemenize yardımcı olacak, teşhis sonrası ailenizde yaşanan ilk şokun üstesinden daha çabuk gelmenizi sağlayacaktır.
 
  Otizmi hemen kabullenin.

  Bunun ne kadar zor olduğunu biliyoruz. Hiçbir anne baba, çocuğunun zihinsel engelli olmasını istemez. Fakat unutmayın ki, şu an çocuğunuzun sizin kendisini kabullenmenize ve hemen ona yardımcı olmanıza ihtiyacı var. Bunu ertelemeniz, sorunu ortadan kaldırmayacak, aksine, daha sonra otizmi kabullenmek için kaybettiğiniz süre için üzüntü duyacaksınız.

  Vakit kaybetmeyin.

  Otistik bir çocuğa, ne kadar erken yaşta teşhis koyulur ve dolayısı ile ihtiyaçları olan özel eğitimi ne kadar çabuk almaya başlarlarsa, yaşam becerilerine kavuşma şansları o kadar fazlalaşır.

  Otizmi tanımadan, çocuğunuzu tanıyamazsınız.

  Otizmin ne olduğunu, otistik bir çocuğun özelliklerini öğrenin. Bu çocuğunuzun ne olduğunu, kim olduğunu neleri yapıp yapamayacağını size gösterecektir.

  Otizmi gizlemeyin.

  Yakınlarınıza, komşularınıza, işyerinizdeki arkadaşlarınıza çocuğunuzun otistik olduğunu söylemekten çekinmeyin. Aksine, onların çocuğunuzun içinde bulunduğu özel durumu ve onun özel ihtiyaçlarını, beklentilerini hemen anlatın. Bu tutum, çevreniz ile olan sosyal ilişkilerinizdeki gereksiz çekingenliklerden sıyrılmanızı sağlayacak ve ilişkilerinizi bu yeni yaşantınıza göre ayarlamanızda onların size yardımcı olmasını sağlayacaktır.
 
  Çocuğunuzu toplumdan soyutlamayın.

  Toplum, bireylerden oluşur. Bu bireyler özürlü de olabilir, normal de. Dolayısı ile otistik bir çocuk, bu toplumun bir ferdidir. Çocuğunuzu toplumdan uzak tutmayın. Onunla tıpkı diğer anne babalar gibi, parka gidin, oynayın, otobüse binin, dışarıda yemek yiyin. Çocuğunuzun normal bir yaşama alışması ve öğrenmesi için buna ihtiyacı var.
 
  Çocuğunuza hem özel, hem normal davranın.

  Otistik bir çocuğun dünyayı algılama şekli, diğer çocuklardan farklı için şüphesiz sizden özel bir yaklaşım beklerler. Ancak bu arada göz ardı etmemeniz gereken şey, çocuğunuza normal davranışlarınızı da göstermeyi ihmal etmemenizdir. Çocuğunuz otistik olsa da, ona aferin deyip başını okşadığınızda ya da hayır deyip kızdığınızda, sizin tepkilerinizi algılayabilir. O konuşmasa da siz onunla konuşun, o oynamasa da siz onunla oynamaya çalışın. Eğer istemediğiniz bir şey yapıyorsa ona kızabilir, sevginizi göstermek istediğinizde ona güzel şeyler söyleyebilirsiniz.
 
  İlaç kullanımı ve diğer tedavi yöntemleri…


 Otizmi tedavi eden bir ilaç henüz yoktur. Ancak çocuğun hiperaktivitesini azaltmaya yardımcı olan, algılamasını düzenleyen vb yan işlevler için bazı ilaçlar kullanılmaktadır. Doktor tarafından reçete ile verilmeyen hiçbir ilacı, tavsiye üzerine ya da kulaktan dolma bilgilerle kullanmamak gerekir.

27 Mart 2015 Cuma

Ayça'nın Tarif Defteri | Yummmuşacık Profiterol Hamuru

  Veee beklenen an geldiiii...

   Israrlara dayanamayan ben artık tarif defterimi burada paylaşmaya karar verdim hanımlaar! Kursta öğrendiklerim ve kendi denediklerimi tekeer teker buraya taşıyacağım. :)  

                                                  


   İlk paylaşımım daha bugün yaptığım meşhur profiterolümün hamurunun tarifi olacak. Dışardaki profiterollerin ve internette verilen tariflerin aksine yumuşacık, puf puf bir hamur elde edeceğinize söz veriyorum ehehe :)

  Çikolata sosu dökülmüş ekmeğimsi profiterollere veda ediyoruz an itibariyle. Deneye-yanıla, onu azaltarak- bunu arttırarak harika bir kıvam elde ettim. Birçok tarifi karıştırıp sonunda mükemmele ulaştım. 

  Şimdi de sıra sizde. Baştan belirteyim, gün boyunca annemden fırça yedim kendisi benden şikayetçi. ''Şu profiterolü nasıl yapıyorsan çiğnemeye gerek kalmadan mideme gidiyor. Ne kadar yediğimi anlayamadım'' diye şikayet ediyor, duruyor. :)) Siz de bu tarz tepkiler alacaksınız. Sonrasında gözlüklü smile gülüşünüzü eksik etmeyiniz. Yoksa görevinizi tamamlamış sayılmazsınız.

  Neyse gelelim tarife;
  Yine mi az malzeme, yine mi pratik? :)


  •  125 gr (yarım pakete tekabül ediyor) margarin
  • 1 su bardağı su
  • 1 su bardağı un
  • 3 yumurta 


   Hazırlanışı;

  •  Margarin ve suyu bir tencereye alıp bir iki kabarcık çıkana kadar kaynatıyoruz.
  • Unu eleyerek üzerine ekliyor, bir güzel karıştırıyoruz.


 Püf noktası;

  • Karıştırarak ilk sıcaklığını aldığımız un-su-yağ karışımına yumurtaları teker teker yediriyoruz. Her yumurta hamurunuzun kıvamını daha güzel hale getirecek. Üçüncü yumurtadan sonra harika bir kıvam elde edeceksiniz.
                                                             
  • Sonrasında hamurunuzu ister sıkma torbasına koyup, ister bir tatlı kaşığı yardımıyla ceviz büyüklüğünde olacak şekilde tepsiye koyuyoruz. 
                                                                
                                                   
  • Önceden ısıtılımış fırında 30 dk pişirdikten sonra hamurlarınız hazır

  Hamurun içi için ben yoğun kıvamlı bir krem patiseri hazırlıyorum. Eğer merak eden varsa yorum bıraksın, hazırladığım krem patiseriyi ve çikolata sosumun tarifini de yazarım. :)

  

22 Mart 2015 Pazar

Doğal Peeling Denemeleri

  İyi geceler efendim. Gece olunca çenem düşüyor yazasım geliyor. Aslına bakarsanız yazacak o kadar çok şeyim var kii... Ama hepsini fotoğraflamak istiyorum öncesinde. Kendi çektiğim fotoğrafların bloğuma daha çok yakışacağını düşünüyorum diyeceğim dee, demiyorum. Zira paylaşacaklarım bizzat kendi fikirlerim olacak. Ve sanıyorum ki eşsiz olduklarından başka bir yerden fotoğraflarını bulma imkanım yok... En kısa zamanda hepsini sunacağım :)
   
  Ama şimdi bu akşamki meselemize geleyim. Ben şu aralar pürüzsüz ciltlere takmış durumdayım. Hayatımın hiç bir döneminde takıntılı olmamama rağmen şu sıra elimi yanağıma attığımda bir kaç taneciğin elime gelmesinden hiç hoşnut değilim. Ben ki yüzünde doğru dürüst sivilce çıkmayan bir insan olarak bunu taktıysam bu problemi gerçekten yaşayanları tüm içtenliğimle anlayabiliyorum.
  
  Öncesinde bir doktora başvurmama rağmen doğal yollardan pek fazla vazgeçesim gelmiyor. Sağolsunlar bir poşet dolusu ilacı reva gördüler de gittiğimde. Ben de kullanmama yolunu seçtim. Tabii sizin ve doktorunuzun insiyatifinde olan bu duruma benim müdahale etmem haddim asla değildir. Bunu da şurada belirteyim. :)

  Birşey fark ettim ki, kış cildimize de düşman. Resmen onu kuruyan, çirkinleşen birşey haline dönüştürüyor. Bir şekilde nemini emiyor. Nem demişken işte benim çaremle karşı karşıyasınız. :) Cildimizi hem temizlemek, hem de nemini ona geri vermek çok da zor değilmiş. Bir kaç yerde okuyup sonrasında denediğimde harika bir sonuç elde ettim ve bunu hemen burada paylaşayım istedim.

  ZEYTİNYAĞI-ŞEKER



  Bittiii... Bir çay kaşığı şeker ile karıştırdığınız ortalama bir buçuk yemek kaşığı zeytinyağını yüzünüze sürüyor, şekerin pütürlüğünden faydalanarak siyah noktalara, ölü derilere savaş açarken zeytinyağı ile ona istediği nemi geri kazandırıyorsunuz.

  Fark ettiğiniz üzere ben bu tarz şeylere bayılıyorum. Dediğim gibi kimyasal şeyleri kendim tercih etmediğim gibi sağlığınıza zarar verme riski bulunan herhangi bir şey için burada teminat veremem. Ben kurcalamaya paylaşmaya devam edeceğim, siz de denemeye devam edin. Öpüyoruum :))

20 Mart 2015 Cuma

Kırılan Tırnak Dosyası Vol2 | Tırnakları Sertleştirmenin En Vazelin Hali

  Herkese kocaman sevgiler, saygılar... 
  
  Küçük bir aradan sonra eskisinden daha iyi bir performans ile yazmaya devam ediyorum... Yaklaşan vize haftası, toparlanmaya çalışan notlar, hava durumu nedeniyse yerinden kalkmayan ortalama üç ton ağırlığında bir baş derken bir baktım ki buralardan eksik kalmışım... Oysa ki neler var daha yazmak, paylaşmak istediğim... Lafı çok uzatmadan konuya gireyim öhömm...
  
  Bundan önceki yazılarımdan birinde tırnak dosyasını açmıştım. Sertifikamın hakkını vermek istediğimden bildiğim, denediğim, onayladığım herşeyi burada sizlerle paylaşacağım. Yarı doğal diyebileceğim ama etkisinden emin olduğum bir bilgiyle devam edelim o halde.
  
  Uzamayan tırnakları, limonla uzattık mı hanımlar? Yeterli C vitaminini sağladık mı onlara? Şimdi sıra geldi sertleştirmeye. Çünkü kırılmalarına en büyük etken yumuşak dokuda olmalarıdır.
  
  Pratik çaremizi açıklıyorum; 
  
   VAZELİN!


  
   Eveet işte bu kadar basit. Tırnak diplerinizi vazelinle yuvarlak hareketlerle ovarsanız tırnaklarınıza güç vermiş olacaksınız. Yine sıfır zararlı, neredeyse hiç masraflı bu tarifimizi istediğiniz sıklıkla tırnaklarınza uygulayabilirsiniz. Sonuca şaşıracaksınız, emin olun... :) 
  


  
  

14 Mart 2015 Cumartesi

Yüzünüze doğal yollarla bahar temizliği :)

  
 Soğuktan, rüzgardan kısacası kıştan en çok yorulan ve maalesef ki vücudumuzda en savunmasız kalan bölgemiz malumdur ki yüzümüz. Ne kadar sararsak saralım, ne yaparsak yapalım bir türlü yeteri kadar koruyamayız. 
  
  Kötü koşullardan en çok etkilenen ve en çok kıymet verdiğimiz canımız yüzümüzü ( :) ) canlandırmanın doğal yollarına değineceğim şu sıralar. Zira ben de aynı yola baş koydum. :)
 
  En başta şöyle güzel bir cilt temizliği ile başlayayım istedim. Bu kısa ve öz yazımda size harika bir formül vereceğim. Çok sevdiğim bir estetisyen tanıdığımın bana verdiği küçük sırrı sizlerle paylaşıyorum. Umarım bana gücenmez ehehe :))
  
  Yine üç malzemeyle yüzünüzdeki siyah noktalardan, ölü deriden arınmak çok basit. 
      
      Malzemelerimiz;
  • Yaş maya
  • Gül suyu
  • Maden suyu
  Gelelim yapılışına;
  Maskenin yapımı için ilk iki malzemeyi kullanacağız. Çay kaşığının ucu ile aldığınız bir miktar yaş mayanın içine damla damla gül suyunu ekliyor kremden daha sıvı bir kıvamda bir karışım elde ediyoruz. Karışımı bekletmeden yüzümüze, göz çevresi hariç, sürüyor, kuruyana dek bekliyoruz. Sonra ılık su ile duruluyoruz.
  
  Üçüncü malzeme olan maden suyu ise maskeden arındırdığınız yüzünüzü canlandırma amaçlı kullanıyoruz. Maden suyu yüzünüze değdiğinde hafif bir yanma olacaktır, merak etmeyin bu iyi birşey :) Arındığınız anlamına geliyor. 
  
  Bu kolay tarifle yüzünüzdeki yağlanmadan, siyah noktalardan, ölü derilerden kurtulmanız mümkün. Deneyenler yorum yazarsa çok sevinirim :) İlerleyen günlerde arındırdığımız ciltlerimizi nasıl nemlendirir yaza hazırlarız, bunu yazacağım. Şimdilik sağlıcakla kalın... :))

11 Mart 2015 Çarşamba

Sevdiğinize Sevdiklerini Hediye Edin | Versiyon 2



  Sürpriz hazırlamak, sürprizleri yaşamak kadar mutluluk verici bence. Bir süre için kendini unutup, çok sevdiğin birinin yüzündeki koca bir gülücük için çabalamak... Çifte mutluluk ne diye sorsalar bunu söyleyeceğim resmen. 'ona minik sürprizler hazırlayın'

  ''O'' kim tabii orası size kalmış :)
   
  Benim şimdi yazacağım fikir biricik annem için geçtiğimiz yıl hazırlandı. Doğum gününe bir ay gibi bir süre kalınca yeniden aklıma düştü. Düşmüşken yazayım bari dedim. :) Yine kalıcı olsun, herkesten birşey olsun istedim... N'apsaam, n'apsaaam derken bu geldi aklıma... Şimdi bu küçük ışığı sizlerinde kafasında yakayım istiyorum. E malum, akıl akıldan üstündür. Okuyunca daha niceleri gelecektir belki de aklınıza... O zaman da siz paylaşırsınız. Seve seve okuruz :)) (Yorumlara da beklerim :) )
  
   Gelelim sürprizime. Buna daha önceki video fikrinin bir yazılı versiyonu da diyebiliriz.
  
  Yine dedim ki herkes olsun. Tüm sevdikleri olsun. Kendi cümleleri olsun dedim... Kendi el yazıları olsun istedim. Oldu.
   
  Neler neler çıktı inanamazsınız. Dayıma gittiğimde tanımadığım misafirleriniz biz de yazmak istiyoruz demeleri mi... Üç yaşındaki Kıvanç bebeğimizin kendi karalamaları mı... Annemin iş yerine hiç anlamadan boş kartları götürüp, dolu kartları bana geri getirmesi mi... Bunun için attığım taklalar mı... Dedemin ne kadar romantik olduğunu yeni fark etmemiz mi... Neler neler oldu hem de. Siz de isteyin, olsun :) Bir de bayaa bi çok oldu... Yalnız kalmayacaksınız merak etmeyin :)


  Ona üzerlerinde doğum günü tarihinin kutladığımız yıl hali yazan kartlar hazırlattım. Gördüğünüz kartlar kartivizit boyutunda. Yani herhangi bir matbaaya gidip 5-10 tl gibi bir bütçeyle 100 tane bastırabilirsiniz. Benim çok canımın içi bir arkadaşım kendi matbaasında bastığı için ben birşey ödememiştim fakat fiyatlar bu civarda. :)
  
  Sonrasında ise kaldı insanlara ulaşmak. Ben bu bahaneyle tüm akrabalarımı gezmiş oldum :) Hem ziyaret hem ticaret diyelim ehehe :) Artık kim için yapıyorsanız çevresindekilere ulaşıp bu kartları doldurmasını isteyebilirsiniz. Benim için kendi el yazısı olması önemliydi. Fakat imkanlar el vermiyorsa onlara mesaj, telefon, facebook vs yollardan ulaşıp dileklerini kendiniz yazabilirsiniz. İnanın bu sürpriz de gözyaşlarıyla son buluyor :))
  
  Hediyenizi vermek için o kadar çooook yolunuz var kiiii... Ben anneme dışarda bir kutlama hazırladığım için şu aşağıdaki kutunun içinde hediye etmiştim. 

    Burada yaratıcılığınızı konuşturabilirsiniz. O size kalmış.  

  • İster evinizdeki bir çiçeği süsleyin kartlarınızla, 
  • İster yaptırdığınız çiçekleğin arasına saklayın,
  • İster kartlarla süslü bir çiçek hazırlayın,
  • İster yeni yıl için kullandığınız çam ağacını kartlarınızla süsleyin
  • İster avizenize ipler bağlayın sarkıtın uçlarından,
  • İster bir duvara bir aynaya yapıştırın,
  • İster bir kutuya koyun,
  • İster ofisine evine postalayın...  

  Biraz hayal gücü ile daha neler çıkacak siz bile inanamayacaksınız, bana güvenin :))
  İnanmanız gereken son şey ise; her okunuşunda aynı sevinci yaşatan bir hediye yaptığınız olsun.         Test edildi, onaylandı. E kolay gelsin madem :)