5 Nisan 2015 Pazar

Kız Çantası Meselesi

  Güzel pazarlar diliyorum herkese...
  
  Pazar gezmelerine gitmeden önce şu miiinniik yazımı okuyun istedim. Çünkü bu ara bu konuya kafayı çok da güzel taktııım, pek de güzel taktım... 
  
  Arkadaş kadın olmak ne zor zanaat. Vazgeçtim ya, bence direk sanat. Zaten pek çok şey ile uğraşıyoruz. Onlara burada hiç değinmeyeceğim. Değinirsem içinden çıkamam. Bugün yalnızca kız kelimesini çok tercih etmeme rağmen, şu durumda telafuz etmenin çok hoşuma gittiği 'Kız Çantası' meselesine değineceğim.

  Bu aralar çantamda ihtiyacım olan herşeyi taşıma isteğindeyim. Aman Allah'ım bu nee... Doldur dolur bitmiyor. İçine onu at lazım olur, bunu koy gerek olur derken, çantalar oldu valiz. Hele bir de şimdi yaz geliyor. Tam da minik çantalarla mutluluğu buluruz derken olacak iş mi? Nereye koyacağız. Bu extralar olsa böyle oluyor, olmasa hiç olmuyor. O çantada olmayan her neyse gidip o gün lazım oluyor. Ah Murphy... Bence sorumlu sensin. Hıncımızı senden alsak yeridir.

  Islak-kuru mendili,
  Makyaj çantası,
  Özel gereksinimler,
  Anahtar(lık),
  Yara bantları,
  Sevimli sus şişeleri,
  O bayılarak aldığımız ebat-ebat cüzdanlar,
  Bozuk para cüzdanı (Ki vazgeçilmezlerimdendir)
  Zaten kendi büyüklüğü yetmezmiş gibi kaplarıyla iyice şişkolaşan telefonlar,
  ...

  Bitmiyor arkadaş. N'apsak nasıl yapsak... Omuzlar kopuyor... Bir de benim gibi minik bir insansanız o çanta sizden büyük bir hale geliyor. Olmuyor, olmuyor... Ne yapsak olmuyor...

  Bu durumdan tek yakınan ben olamam değil mi?

  Şiddetle ergonomik 'KIZ ÇANTASI' fikirleri arıyorum. Bulan olursa benimle paylaşsın. Çok minnettar olacağım da...
  

2 Nisan 2015 Perşembe

2 Nisan Otizm Farkındalık Günü



  Herkese merhabalar... Bir ara düşünüp daha yaratıcı bir giriş cümlesi bulacağıma dair söz veriyor ve verdiğim sözün ardından yazıma başlıyorum okuyucugillerim...
 
  Bildiğimiz üzere bugün Otizm Farkındalık Günü. Ve ben de farkında bir birey olarak bloğumu bu konuda boş bırakmak istemedim. Araştırdığım öğrendiğim üç-beş küçük fakat bilmemiz gereken bilgiyi buradan aktarayım istedim.
 
  Farkında bir birey olarak dedim ya hani, sonra sordum kendime ne kadar farkında? Dedim bir bakayım... Otizmli bir çocuğu sevebilirim, yüzünü okşayabilir, içimin sıcaklığını ona geçirebilirim belki... Sonra dedim ya benim başıma gelirse? Ne yaparım? Çünkü otizmin asıl nedeni hala bulunamadığı gibi, seni-beni-bizi bulma ihtimali her zaman mevcuttur. Bir okuyayım, şu interneti olumlu anlamda bir kez daha kullanayım dedim... Sonra da dedim ki öğrendiklerimi paylaşayım. E malum paylaşmak güzeldir. :)

  Öncelikle;
  Otizm nedir?
 
  Otizm, sosyal ve iletişim becerilerinin oluşmasını etkileyen bir gelişim bozukluğudur. Otizm, genellikle yaşamın ilk 2 yılında ortaya çıkar. Otistik çocuklar genellikle öğrenme zorluğu çekerler. Otistik çocukların büyük kısmında farklı seviyelerde zekâ geriliği görülse de, zekâ seviyeleri normal otistik çocuklar da vardır. Ancak genel zekâ seviyeleri ne olursa olsun, otistik çocuklar çevrelerindeki dünyayı algılamakta ortak bir zorluk çekerler.

  Belirtileri Nelerdir?
  Etkilenme dereceleri değişse de;
Sosyal ilişkilerde güçlük
Konuşma güçlüğü
Oyun oynamaa ve hayal kurmada güçlük
Değişikliklere karşı direnç
   Otizmin Tipik Özellikleri
Başkalarına karşı ilgisizlik
Göz temaslarından kaçınma
İsteklerini bir yetişkinin ellerini kullanarak dile getirme
Nesneleri sürekli döndürme isteği
Bütüncül düşünmede zorluk
Hafıza yeteneklerini kullanmada zorluk
Genelleme yapmakta zorluk
Empati yapamama
Dilde yavaş gelişme, gelişememe
Duyusal tepkilere kapalılık
Etkinlik ve ilgilerde sınırlılık

  Otizm İle Yaşamaya Başlamak

  Eğer çocuğunuza henüz yeni “otizm” teşhisi konulduysa, büyük ihtimalle şu anda karmaşık duygular içindesiniz ve otistik çocuğunuzla birlikte hayatınızın geri kalan kısmını nasıl geçireceğinizi, otizm ile yaşamaya nereden başlayacağınızı bilemiyorsunuz.
Zaman içinde, belki daha önce adını bile duymadığınız otizm konusunda çok şey öğreneceksiniz. Bu bilgileri size bazen bir doktor ya da eğitmen veya bu konuda yayınlanmış bazı yayınlar sağlayacaktır. Ama sizin için en önemli bilgiler her zaman diğer otistik çocuk sahibi ailelerden, yani sizin gibi otizm ile yaşayanlardan gelenler olacaktır.

  Şimdi yapılması gereken, bu yeni ve farklı yaşama başlamanızda size küçük bir yol haritası çıkarmak... Kendinizi suçlu hissetmeyin, eşinizi suçlamayın, otizm sizin ya da eşinizin suçu değil…
       
  Teşhis sonrası birçok anne baba, otizme sebep olabileceğini varsaydıkları bazı nedenlerden dolayı, kendilerini ya da eşlerini suçlayabilirler. Ama aslında siz hiç yanlış bir şey yapmadınız çünkü;
Her yaşta, her kültür düzeyinde ve dünyanın her yerindeki insanların otistik bir çocuğu olabilir.
Otizm, henüz çocuk anne karnındayken teşhis edilemiyor. Çocuk sahibi olmayı isteyip istememenizin, çocuğa ilgi gösterip göstermemenizin, eşinizi sevmenizin ya da sevmemenizin çocuğun otistik olması ile hiçbir ilgisi ya da etkisi yoktur.

 Diğer otistik çocukların aileleri ile temas kurun.

  Bu sizin kendinizi yalnız ya da çaresiz hissetmemenize yardımcı olacak, teşhis sonrası ailenizde yaşanan ilk şokun üstesinden daha çabuk gelmenizi sağlayacaktır.
 
  Otizmi hemen kabullenin.

  Bunun ne kadar zor olduğunu biliyoruz. Hiçbir anne baba, çocuğunun zihinsel engelli olmasını istemez. Fakat unutmayın ki, şu an çocuğunuzun sizin kendisini kabullenmenize ve hemen ona yardımcı olmanıza ihtiyacı var. Bunu ertelemeniz, sorunu ortadan kaldırmayacak, aksine, daha sonra otizmi kabullenmek için kaybettiğiniz süre için üzüntü duyacaksınız.

  Vakit kaybetmeyin.

  Otistik bir çocuğa, ne kadar erken yaşta teşhis koyulur ve dolayısı ile ihtiyaçları olan özel eğitimi ne kadar çabuk almaya başlarlarsa, yaşam becerilerine kavuşma şansları o kadar fazlalaşır.

  Otizmi tanımadan, çocuğunuzu tanıyamazsınız.

  Otizmin ne olduğunu, otistik bir çocuğun özelliklerini öğrenin. Bu çocuğunuzun ne olduğunu, kim olduğunu neleri yapıp yapamayacağını size gösterecektir.

  Otizmi gizlemeyin.

  Yakınlarınıza, komşularınıza, işyerinizdeki arkadaşlarınıza çocuğunuzun otistik olduğunu söylemekten çekinmeyin. Aksine, onların çocuğunuzun içinde bulunduğu özel durumu ve onun özel ihtiyaçlarını, beklentilerini hemen anlatın. Bu tutum, çevreniz ile olan sosyal ilişkilerinizdeki gereksiz çekingenliklerden sıyrılmanızı sağlayacak ve ilişkilerinizi bu yeni yaşantınıza göre ayarlamanızda onların size yardımcı olmasını sağlayacaktır.
 
  Çocuğunuzu toplumdan soyutlamayın.

  Toplum, bireylerden oluşur. Bu bireyler özürlü de olabilir, normal de. Dolayısı ile otistik bir çocuk, bu toplumun bir ferdidir. Çocuğunuzu toplumdan uzak tutmayın. Onunla tıpkı diğer anne babalar gibi, parka gidin, oynayın, otobüse binin, dışarıda yemek yiyin. Çocuğunuzun normal bir yaşama alışması ve öğrenmesi için buna ihtiyacı var.
 
  Çocuğunuza hem özel, hem normal davranın.

  Otistik bir çocuğun dünyayı algılama şekli, diğer çocuklardan farklı için şüphesiz sizden özel bir yaklaşım beklerler. Ancak bu arada göz ardı etmemeniz gereken şey, çocuğunuza normal davranışlarınızı da göstermeyi ihmal etmemenizdir. Çocuğunuz otistik olsa da, ona aferin deyip başını okşadığınızda ya da hayır deyip kızdığınızda, sizin tepkilerinizi algılayabilir. O konuşmasa da siz onunla konuşun, o oynamasa da siz onunla oynamaya çalışın. Eğer istemediğiniz bir şey yapıyorsa ona kızabilir, sevginizi göstermek istediğinizde ona güzel şeyler söyleyebilirsiniz.
 
  İlaç kullanımı ve diğer tedavi yöntemleri…


 Otizmi tedavi eden bir ilaç henüz yoktur. Ancak çocuğun hiperaktivitesini azaltmaya yardımcı olan, algılamasını düzenleyen vb yan işlevler için bazı ilaçlar kullanılmaktadır. Doktor tarafından reçete ile verilmeyen hiçbir ilacı, tavsiye üzerine ya da kulaktan dolma bilgilerle kullanmamak gerekir.

27 Mart 2015 Cuma

Ayça'nın Tarif Defteri | Yummmuşacık Profiterol Hamuru

  Veee beklenen an geldiiii...

   Israrlara dayanamayan ben artık tarif defterimi burada paylaşmaya karar verdim hanımlaar! Kursta öğrendiklerim ve kendi denediklerimi tekeer teker buraya taşıyacağım. :)  

                                                  


   İlk paylaşımım daha bugün yaptığım meşhur profiterolümün hamurunun tarifi olacak. Dışardaki profiterollerin ve internette verilen tariflerin aksine yumuşacık, puf puf bir hamur elde edeceğinize söz veriyorum ehehe :)

  Çikolata sosu dökülmüş ekmeğimsi profiterollere veda ediyoruz an itibariyle. Deneye-yanıla, onu azaltarak- bunu arttırarak harika bir kıvam elde ettim. Birçok tarifi karıştırıp sonunda mükemmele ulaştım. 

  Şimdi de sıra sizde. Baştan belirteyim, gün boyunca annemden fırça yedim kendisi benden şikayetçi. ''Şu profiterolü nasıl yapıyorsan çiğnemeye gerek kalmadan mideme gidiyor. Ne kadar yediğimi anlayamadım'' diye şikayet ediyor, duruyor. :)) Siz de bu tarz tepkiler alacaksınız. Sonrasında gözlüklü smile gülüşünüzü eksik etmeyiniz. Yoksa görevinizi tamamlamış sayılmazsınız.

  Neyse gelelim tarife;
  Yine mi az malzeme, yine mi pratik? :)


  •  125 gr (yarım pakete tekabül ediyor) margarin
  • 1 su bardağı su
  • 1 su bardağı un
  • 3 yumurta 


   Hazırlanışı;

  •  Margarin ve suyu bir tencereye alıp bir iki kabarcık çıkana kadar kaynatıyoruz.
  • Unu eleyerek üzerine ekliyor, bir güzel karıştırıyoruz.


 Püf noktası;

  • Karıştırarak ilk sıcaklığını aldığımız un-su-yağ karışımına yumurtaları teker teker yediriyoruz. Her yumurta hamurunuzun kıvamını daha güzel hale getirecek. Üçüncü yumurtadan sonra harika bir kıvam elde edeceksiniz.
                                                             
  • Sonrasında hamurunuzu ister sıkma torbasına koyup, ister bir tatlı kaşığı yardımıyla ceviz büyüklüğünde olacak şekilde tepsiye koyuyoruz. 
                                                                
                                                   
  • Önceden ısıtılımış fırında 30 dk pişirdikten sonra hamurlarınız hazır

  Hamurun içi için ben yoğun kıvamlı bir krem patiseri hazırlıyorum. Eğer merak eden varsa yorum bıraksın, hazırladığım krem patiseriyi ve çikolata sosumun tarifini de yazarım. :)

  

22 Mart 2015 Pazar

Doğal Peeling Denemeleri

  İyi geceler efendim. Gece olunca çenem düşüyor yazasım geliyor. Aslına bakarsanız yazacak o kadar çok şeyim var kii... Ama hepsini fotoğraflamak istiyorum öncesinde. Kendi çektiğim fotoğrafların bloğuma daha çok yakışacağını düşünüyorum diyeceğim dee, demiyorum. Zira paylaşacaklarım bizzat kendi fikirlerim olacak. Ve sanıyorum ki eşsiz olduklarından başka bir yerden fotoğraflarını bulma imkanım yok... En kısa zamanda hepsini sunacağım :)
   
  Ama şimdi bu akşamki meselemize geleyim. Ben şu aralar pürüzsüz ciltlere takmış durumdayım. Hayatımın hiç bir döneminde takıntılı olmamama rağmen şu sıra elimi yanağıma attığımda bir kaç taneciğin elime gelmesinden hiç hoşnut değilim. Ben ki yüzünde doğru dürüst sivilce çıkmayan bir insan olarak bunu taktıysam bu problemi gerçekten yaşayanları tüm içtenliğimle anlayabiliyorum.
  
  Öncesinde bir doktora başvurmama rağmen doğal yollardan pek fazla vazgeçesim gelmiyor. Sağolsunlar bir poşet dolusu ilacı reva gördüler de gittiğimde. Ben de kullanmama yolunu seçtim. Tabii sizin ve doktorunuzun insiyatifinde olan bu duruma benim müdahale etmem haddim asla değildir. Bunu da şurada belirteyim. :)

  Birşey fark ettim ki, kış cildimize de düşman. Resmen onu kuruyan, çirkinleşen birşey haline dönüştürüyor. Bir şekilde nemini emiyor. Nem demişken işte benim çaremle karşı karşıyasınız. :) Cildimizi hem temizlemek, hem de nemini ona geri vermek çok da zor değilmiş. Bir kaç yerde okuyup sonrasında denediğimde harika bir sonuç elde ettim ve bunu hemen burada paylaşayım istedim.

  ZEYTİNYAĞI-ŞEKER



  Bittiii... Bir çay kaşığı şeker ile karıştırdığınız ortalama bir buçuk yemek kaşığı zeytinyağını yüzünüze sürüyor, şekerin pütürlüğünden faydalanarak siyah noktalara, ölü derilere savaş açarken zeytinyağı ile ona istediği nemi geri kazandırıyorsunuz.

  Fark ettiğiniz üzere ben bu tarz şeylere bayılıyorum. Dediğim gibi kimyasal şeyleri kendim tercih etmediğim gibi sağlığınıza zarar verme riski bulunan herhangi bir şey için burada teminat veremem. Ben kurcalamaya paylaşmaya devam edeceğim, siz de denemeye devam edin. Öpüyoruum :))

20 Mart 2015 Cuma

Kırılan Tırnak Dosyası Vol2 | Tırnakları Sertleştirmenin En Vazelin Hali

  Herkese kocaman sevgiler, saygılar... 
  
  Küçük bir aradan sonra eskisinden daha iyi bir performans ile yazmaya devam ediyorum... Yaklaşan vize haftası, toparlanmaya çalışan notlar, hava durumu nedeniyse yerinden kalkmayan ortalama üç ton ağırlığında bir baş derken bir baktım ki buralardan eksik kalmışım... Oysa ki neler var daha yazmak, paylaşmak istediğim... Lafı çok uzatmadan konuya gireyim öhömm...
  
  Bundan önceki yazılarımdan birinde tırnak dosyasını açmıştım. Sertifikamın hakkını vermek istediğimden bildiğim, denediğim, onayladığım herşeyi burada sizlerle paylaşacağım. Yarı doğal diyebileceğim ama etkisinden emin olduğum bir bilgiyle devam edelim o halde.
  
  Uzamayan tırnakları, limonla uzattık mı hanımlar? Yeterli C vitaminini sağladık mı onlara? Şimdi sıra geldi sertleştirmeye. Çünkü kırılmalarına en büyük etken yumuşak dokuda olmalarıdır.
  
  Pratik çaremizi açıklıyorum; 
  
   VAZELİN!


  
   Eveet işte bu kadar basit. Tırnak diplerinizi vazelinle yuvarlak hareketlerle ovarsanız tırnaklarınıza güç vermiş olacaksınız. Yine sıfır zararlı, neredeyse hiç masraflı bu tarifimizi istediğiniz sıklıkla tırnaklarınza uygulayabilirsiniz. Sonuca şaşıracaksınız, emin olun... :) 
  


  
  

14 Mart 2015 Cumartesi

Yüzünüze doğal yollarla bahar temizliği :)

  
 Soğuktan, rüzgardan kısacası kıştan en çok yorulan ve maalesef ki vücudumuzda en savunmasız kalan bölgemiz malumdur ki yüzümüz. Ne kadar sararsak saralım, ne yaparsak yapalım bir türlü yeteri kadar koruyamayız. 
  
  Kötü koşullardan en çok etkilenen ve en çok kıymet verdiğimiz canımız yüzümüzü ( :) ) canlandırmanın doğal yollarına değineceğim şu sıralar. Zira ben de aynı yola baş koydum. :)
 
  En başta şöyle güzel bir cilt temizliği ile başlayayım istedim. Bu kısa ve öz yazımda size harika bir formül vereceğim. Çok sevdiğim bir estetisyen tanıdığımın bana verdiği küçük sırrı sizlerle paylaşıyorum. Umarım bana gücenmez ehehe :))
  
  Yine üç malzemeyle yüzünüzdeki siyah noktalardan, ölü deriden arınmak çok basit. 
      
      Malzemelerimiz;
  • Yaş maya
  • Gül suyu
  • Maden suyu
  Gelelim yapılışına;
  Maskenin yapımı için ilk iki malzemeyi kullanacağız. Çay kaşığının ucu ile aldığınız bir miktar yaş mayanın içine damla damla gül suyunu ekliyor kremden daha sıvı bir kıvamda bir karışım elde ediyoruz. Karışımı bekletmeden yüzümüze, göz çevresi hariç, sürüyor, kuruyana dek bekliyoruz. Sonra ılık su ile duruluyoruz.
  
  Üçüncü malzeme olan maden suyu ise maskeden arındırdığınız yüzünüzü canlandırma amaçlı kullanıyoruz. Maden suyu yüzünüze değdiğinde hafif bir yanma olacaktır, merak etmeyin bu iyi birşey :) Arındığınız anlamına geliyor. 
  
  Bu kolay tarifle yüzünüzdeki yağlanmadan, siyah noktalardan, ölü derilerden kurtulmanız mümkün. Deneyenler yorum yazarsa çok sevinirim :) İlerleyen günlerde arındırdığımız ciltlerimizi nasıl nemlendirir yaza hazırlarız, bunu yazacağım. Şimdilik sağlıcakla kalın... :))

11 Mart 2015 Çarşamba

Sevdiğinize Sevdiklerini Hediye Edin | Versiyon 2



  Sürpriz hazırlamak, sürprizleri yaşamak kadar mutluluk verici bence. Bir süre için kendini unutup, çok sevdiğin birinin yüzündeki koca bir gülücük için çabalamak... Çifte mutluluk ne diye sorsalar bunu söyleyeceğim resmen. 'ona minik sürprizler hazırlayın'

  ''O'' kim tabii orası size kalmış :)
   
  Benim şimdi yazacağım fikir biricik annem için geçtiğimiz yıl hazırlandı. Doğum gününe bir ay gibi bir süre kalınca yeniden aklıma düştü. Düşmüşken yazayım bari dedim. :) Yine kalıcı olsun, herkesten birşey olsun istedim... N'apsaam, n'apsaaam derken bu geldi aklıma... Şimdi bu küçük ışığı sizlerinde kafasında yakayım istiyorum. E malum, akıl akıldan üstündür. Okuyunca daha niceleri gelecektir belki de aklınıza... O zaman da siz paylaşırsınız. Seve seve okuruz :)) (Yorumlara da beklerim :) )
  
   Gelelim sürprizime. Buna daha önceki video fikrinin bir yazılı versiyonu da diyebiliriz.
  
  Yine dedim ki herkes olsun. Tüm sevdikleri olsun. Kendi cümleleri olsun dedim... Kendi el yazıları olsun istedim. Oldu.
   
  Neler neler çıktı inanamazsınız. Dayıma gittiğimde tanımadığım misafirleriniz biz de yazmak istiyoruz demeleri mi... Üç yaşındaki Kıvanç bebeğimizin kendi karalamaları mı... Annemin iş yerine hiç anlamadan boş kartları götürüp, dolu kartları bana geri getirmesi mi... Bunun için attığım taklalar mı... Dedemin ne kadar romantik olduğunu yeni fark etmemiz mi... Neler neler oldu hem de. Siz de isteyin, olsun :) Bir de bayaa bi çok oldu... Yalnız kalmayacaksınız merak etmeyin :)


  Ona üzerlerinde doğum günü tarihinin kutladığımız yıl hali yazan kartlar hazırlattım. Gördüğünüz kartlar kartivizit boyutunda. Yani herhangi bir matbaaya gidip 5-10 tl gibi bir bütçeyle 100 tane bastırabilirsiniz. Benim çok canımın içi bir arkadaşım kendi matbaasında bastığı için ben birşey ödememiştim fakat fiyatlar bu civarda. :)
  
  Sonrasında ise kaldı insanlara ulaşmak. Ben bu bahaneyle tüm akrabalarımı gezmiş oldum :) Hem ziyaret hem ticaret diyelim ehehe :) Artık kim için yapıyorsanız çevresindekilere ulaşıp bu kartları doldurmasını isteyebilirsiniz. Benim için kendi el yazısı olması önemliydi. Fakat imkanlar el vermiyorsa onlara mesaj, telefon, facebook vs yollardan ulaşıp dileklerini kendiniz yazabilirsiniz. İnanın bu sürpriz de gözyaşlarıyla son buluyor :))
  
  Hediyenizi vermek için o kadar çooook yolunuz var kiiii... Ben anneme dışarda bir kutlama hazırladığım için şu aşağıdaki kutunun içinde hediye etmiştim. 

    Burada yaratıcılığınızı konuşturabilirsiniz. O size kalmış.  

  • İster evinizdeki bir çiçeği süsleyin kartlarınızla, 
  • İster yaptırdığınız çiçekleğin arasına saklayın,
  • İster kartlarla süslü bir çiçek hazırlayın,
  • İster yeni yıl için kullandığınız çam ağacını kartlarınızla süsleyin
  • İster avizenize ipler bağlayın sarkıtın uçlarından,
  • İster bir duvara bir aynaya yapıştırın,
  • İster bir kutuya koyun,
  • İster ofisine evine postalayın...  

  Biraz hayal gücü ile daha neler çıkacak siz bile inanamayacaksınız, bana güvenin :))
  İnanmanız gereken son şey ise; her okunuşunda aynı sevinci yaşatan bir hediye yaptığınız olsun.         Test edildi, onaylandı. E kolay gelsin madem :)
 

9 Mart 2015 Pazartesi

Ovaleks Sorunsalı | Nedir? Nerede Kullanılır? Nereden alınır?

  
   Hanımlar merhaba...
 
  Yaş pasta yapımı eğitimi aldığım duyulduğu andan itibaren en sık karşılaştığım soru ve de sorun olan şu 'Pandispanyam eşit kabarmıyor.' konusuyla ilgileneyim istedim bugün... Bir de internette araştırılan tariflerde malzemeler arasındaki '1 tatlı kaşığı ovaleks' sorununu bir çözeyim istedim.
 
   Ovaleks nedir?
 
 Ovaleks pastanelerde genel olarak keklerin yapımında kullanılan bir katkı maddesidir. Sayesinde kek kalıbın içinde eşit dağılır ve eşit kabarır. Böylece görüntü itibariyle dümdüz kabarmış bir kek yahut pasta yapacaksınız eğer, kestiğinizde eşit kalınlıkta olacak parçalar elde edersiniz.
 
 Ovaleks gördüğünüz üzere şeflerin bir nevii mucizesidir. Ama şahsi fikrimce kullanılması, en azından sürekli kullanılması pek sağlıklı değildir. Zira kendisi vücut sağlığı için hiç bir katkıda bulunmadığı yetmezmiş gibi sağlığınızda kötü etkiler yaratabilecek kadar yüzsüz bir maddedir. Ve yüzlüğü bununla da son bulmaz kendisinin. Kekin kabarmasında en etkili madde olan yumurta kullanımını azaltmaya ve bayat yumurta kullanımına izin verdiğini düşünürsek... Vay efendim yaptığın zarar yetmezmiş gibi ya protein almamı engelleyeceksin ya da proteinimin kalitesini düşüreceksin. Yok öyle şey? Yoksa var mı? Siz bilirsiniz... :)
  
  Bu kadar yerden yere vurup yiğidi öldürme kısmını sonlandırdığıma göre sıra geldi hakkını vermeye. Kullanım sıklığını abartmadığımız sürece arada böyle küçük kaçamaklar da yapılabilir tabii... Sonuçta dışardan hiç mi kek-pasta yemiyoz ayol! :)
  
  Nasıl Ediniriz?  
 
 Son bir kaç yıldır artan pasta malzemeleri satıcıları sayesinde artık bulunması daha kolay oldu. Ama en net bulabileceğiniz yer Kapalıçarşı'nın içindeki malzemeciler. Ayrıca Bayrampaşa Mega Center'daki toptancılarda da mevcuttur. 5 liralık bir ovaleks sizi aylarca idare edecektir. Çünkü çok az miktarlarda kullanılır. Çay kaşığı ucu gibi... 

  Ovaleks Dayanma Süresi

  Ovaleks tamamen yapay malzemelerden yapılan bir madde olduğu için raf ömrü uzundur. Ortalama 4-5 ay dayanacaktır. Ama yine de alırken sormanız iyi olur. Toptancıdaki bekleme süresini bilemeyiz çünkü...

  Ovaleks Kullanmak İstemeyenler için Minik Sır
  Kullanılmasından yana çok net olmadığımı belirttiğim gibi, çok özel şeyler yapmayağım sürece ben de kendisiyle pek haşır neşir olmam. Keki kabarmayanlara bu konuda vereceğim 4 tavsiye var;
  1. Taze yumurta kullanın
  2. Yumurta aklarının ne kadar çok çırpıldığı çok önemlidir. Bir fiske tuz kabarıp köpük haline gelmesi için yeterli olacaktır.
  3. Sıvı maddeler ve tereyağınızı aynı sıcaklıkta kullanmaya çalışın.
  4. Fırınınızı önceden iyi ısıtın ve çok fazla açmayın. Kek pişirmede ilk yirmi dakika fırın açılmaz bu kuralı unutmayın. :)

  Bilmek İsterseniz Ovaleksin İçindeki maddeler;
  Poligliserol 
  Propilen Glikol
  Sorbitol
  Politorbat
  Hint Yağı
  E-432
  

8 Mart 2015 Pazar

Sahiden Kutlu mu Olsun Kadınlar Günü?

  OLSUN!
  Özgecan Aslan(20)... Senin de...
  Hüsne Alsan(22)... Senin de... 
  Öznur Bozan(20)... Senin de...
  Hatice Vanlı(16)... Senin de...
  Saniye Ulukaya(37)... Senin de...
  Feraset Çakır(50)... Senin de...
  Duygu Özdemir(32)... Senin de...
  Ceylan Korkmaz(35)... Senin de...
  Havva Boyacı(32)... Senin de...
  ...

 Hepimizin kadınlar günü kutlu olsun. Buradan cennete selam olsun güzel yürekli kadınlar...
 Sonuna üç nokta koymaktan daha acı birşey yok şu an benim için. Çünkü bu yazdığım kadınlar sadece altmış altı (66) günde yalnızca Türkiye'de öldürülen, yaşamına o ya da bu gibi sapkın sebeplerden son verilen elli altı (56) kadından küçücük bir parça... 

  Kadın...
  Anne, işçi, emekçi, çalışan, okuyan, büyüten, gelişen, yazan, çizen, eğiten, öğreten, ....
  Vasfını azaltmaya çalışabilecek olan yoktur sanıyorum. Hepimiz çok iyi biliyoruz ki KADIN İSTERSE diye başlayan bir cümle varsa eğer, o cümlenin sonundaki yüklem gerçekleşecektir.
  Ben kadın olduğumdan gurur duyuyorum. Sen de duymalısın. 
  Tanrı'nın cenneti ayaklarının altına serdiği için, canından can çıkarabildiğin için, istediğini yapabilecek güce sahip olduğun için,
  Ve bir de Türk isen; El üstünde tutulmaya layık gören, bir Ata'ya sahip olduğun için....
  Kendinin farkında olan tüm kadınlara da selam olsun... Öğrenin, öğretin, bastırılmaya izin vermeyin, gücünüzün farkında olun... Sessizliği durdurun. Kimsenin ama kimsenin size birşey yapmasına izin vermeyin.
  Kadın istersen devrim yapar.
  İsteyelim!
  Yapalım artık yeter!
  Oğullarımıza öğretelim ki, karşısındaki kadın bir 'obje' değildir. Öğretelim ki adamlık kadından üstün olduğunu sanmak değil, adamlık, kadınını el üstünde tutmaktır.
  Kızlarımıza öğretelim, cinsiyeti utanması gereken birşey değil. Erkeğin dediği olmaz hep. Fikirleri olduğunu öğretelim ona. Kız gibi yapmayı öğretelim. Kendine güvenenen kendinden emin olmayı öğretelim ona. Bir yerden başlayalım artık.

  Artık son olsun bu olaylar... Bir Özgecan daha olmasın... Yaşanmasın böyle şeyler. Kadınlar günü bir gün olmasın... Her gün el üstünde tutulsun kadın. Umut olsun, ışık olsun kadın...
 Neşe ile kutlayacağımız kadınlar günlerimiz yakın olsun...

7 Mart 2015 Cumartesi

Türk Kahvesine Farklı Bakışlar vol1 | Sodalı-Çikolatalı Türk Kahvesi



  
  Kahve kültürü yüzyıllar öncesinden, imparatorluğun en güçlü zamanı olan Kanuni zamanından gelen bir milletiz. Ve sanıyorum ki hakkını vere vere nesillerce aktarmaya devam edeceğiz. En azından artık kendimi 'bağımlı' ilan eden ben, öyle yapacağım. :) 

  Ben türk kahvesini sade içenlerden, o acı tadına vara vara içmeyi sevenlerden biri olsam bile o acı tadı değiştiren, kahveye farklı bir yorum getiren bu tariften vazgeçemiyorum. İnanın siz de vazgeçemeyeceksiniz. Zira arayıp 'Senin bi' kahve vardı ya hani, ondan yapsana geliyorum.' diyenleriniz çoğaldığında isteseniz de, istemeseniz de pişirmek zorunda kalacaksınız. Bu durumda sorumluluk kabul etmiyorum :))) Çünkü beceri, uygulama isteyen birşey. :)
  
  Bu serin cumartesi günü iş saatiniz sona ermiş, artık kendinizi keyif yapmaya odaklamışsanız, e bir de sevdiklerinize farklı birşey sunmak isterseniz... İşte tariiif;

  Sodalı-Çikolatalı Türk Kahvesi Yapımı

 Gerekli malzemeleri yine tek kişilik ölçü ile vereceğim;

  • 1 tatlı kaşığı türk kahvesi
  • 1 kahve fincanı soda
  • 2 küp sütlü çikolata   

  Küp çikolata derken istediğiniz bir markanın çikolatasını kullanabilirsiniz. Şekilleri genelde küp halde bölünmüş olur zaten.
  Ben ne kullanıyorum diye merak ederseniz;





  Ben Ülker'in bol sütlü bu boy çikolatısından, 2 parça koparıp kahveme dahil ediyorum. Tadını en güzel yapan çikolata bu gibi geliyor bana. Farklı bir deneyimi olan olursa yorum olarak paylaşsın ki biz de deneyimleyelim. :)

  Yapımına gelirsek;
  
  Mümkünse geniş bir cezveye kahveyi, çikolatayı ve sodayı koyun. Sodayı yavaş yavaş dökün çünkü taşma olasılığı yüksek. Kısık ateşte pişirmeye alın, ara ara karıştırın ki çikolatalar erisin. Ve başında durmalısınız çünkü birden bire kabarıyor. Kabardığı da piştiğine alamettir. :)
  
  Küçük bir tüyo; kahvenizi çok bekletmeden için. Sodasından ötürü soğuması normal kahvelere oranla çok daha hızlı oluyor. 
  
  Afiyet olsun, sevgiler... :)

6 Mart 2015 Cuma

Kırılan Tırnaklara En Pratik, En Doğal Çözüm :)

  

  Tırnaklarınız mı kırılıyor hanımlar, koşun bu yazı sizin için!
  Miniminnaacık bir bilgi ile başlamak istiyorum. Tırnakların incelmesinin, kırılmasının en önemli sebebi vücudumuzdaki vitaminlerin yeteri miktarda olmamasıdır. Eğer beslenme düzeninizden ve herhangi bir sağlık probleminizin bunu tetiklemediğinden eminseniz, bu vereceğim küçük sır ile kırılmayan, dokusu son derece sağlıklı tırnaklara sahip olabilirsiniz.
  Miniminnaacık bilgiyi ikileyeyim hazır aklıma gelmişken. 
  TIRNAK SARARMASI!
  Sanıldığı gibi tırnakları sarartan ojeler değildir. Sürekli oje sürüp tırnakları havasız bırakmak tabii ki mantıklı değildir. Fakat hem öğrendiklerime hem de deneyimlediklerime göre tırnağı sarartan asetonların içinde bulunan bir maddedir. Aslında ikisi de aynı kapıya çıkıyor. Sararan tırnaklarda ojeden, dolayısıyla asetondan bir süre uzak durmak gerekir. Ya da ne kadar dayanabilirsiniz bilmem ama sürdüğünüz ojeyle uzun süre direnmeniz gerekir çünkü ben bir ojeyle iki günden fazla kalamam.Tırnak konusunda son derece hassasım, yakın çevrem iyi bilir :) Ve bu eziyetlerime karşın tırnaklarım ne kırılır, ne de sararır. Çünkü onları seviyorum. Sevgi herşeyin ilacı ehehe :))
  Neyse fazla uzatmadan sırrımı açıklıyorum! Hazır mısınııız?

                                                                        LİMON!


  Tırnaklarımız dışarıdan alacağı C vitaminine çok fazla ihtiyaç duyar. C vitamini ve sağlıklı asit zengini limon tırnaklarınıza istediğinden fazlasını verecektir.

  Limonu nasıl kullanacağım derseniz,
 
  Efendim salata mı yaptınız, çorbanıza mı sıktınız, hani o içi boşalan yarım limon var ya... Onun içine ellerinizi sokup 5-10 dk bekletecek sonra yıkayacaksınız. İşte bu kadar. İstediğiniz sıklıkla uygulayabilirsiniz. Hiç bir zararı olmaz. Bir buçuk aya kadar (tırnaklarınızın uzama süresi ve yapma sıklığınızla da alakalı) istediğiniz sonuca ulaşacaksınız. :))

3 Mart 2015 Salı

Dövme Maceram vol1 :)

  Merhabalaar, benim bugünümde, gün içerisinde gündeme gelen mevzulardan bir tanesi olan dövme incelemesi ile karşınızdayıım...
  Moda durumundan bahsetmeye bile gerek yok, artık tüm dünya genç-yaşlı demeden vücuduna kendince anlamlı bulduğu şeyleri kazıtır oldu. Güzel birşey olduğunda son derece estetik olan bu uygulamalar iyi düşünülmediğinde ve uygun ellerden çıkmadıklarında ortaya 'komik' sonuçlar çıkabiliyor.
  Üçüncü dövmemin kararını verdiğim şu günlerde size ilk dövmemin hikayesini anlatayım, 


  • acıyor mu? 
  • ne kadar sürede iyileşiyor? 
  • bunu yaptırmaya nasıl karar verdim?
  • buraya yaptırmaya nasıl karar verdim? 
  • karar aşamasında neye dikkat ettim, neye dikkat etmek gerekir?

  Biraz bunlardan bahsedeyim dedim...

  Şimdiii
  Gördüğünüz üzere benim dövmem hayatımdaki en önemli ismi barındırıyor ve tam köprücük kemiğimin üzerinde duruyor. Dövmenin üst fotoğraftaki hali benim vücudumdaki halidir. Neden ters diye soranlar olursa; dövme yaptırdıktan sonra fark edeceksiniz ki insanlar gözlerini dikecek ve onu anlamaya çalışacaklar. Ben herkesin anlamasını istemediğimden 180 derece çevrilmiş halini tercih ettim. Ve dövmem bu şekilde aynada düz durur halde oldu. Yalnız benim okuyabildiğim, bana özel oldu.
  Çok fazla yerde denk gelemeyeceğiniz bu fikrin kafalarda bir kaç ampul yakacağını düşünüyorum :)

  Acı kısmına gelelim, açıkçası ben dövmemin hemen hemen yarısı bittiğinde 'başladık mı?' diye sormuştum. Sanıyorum ki benim acı eşiğim çok yüksek. Yani acı eşiği yüksek olanlar hissetmez bile :) E hissedenler içinde iri bir sinek ısırması gibi bir acı varsayın. O da anlık birşey. Tabii yaptırdığınız bölgeye göre acısı değişir. Merak etmeyin bitmeyecek gibi gelse de çabuk bitiyor. :) 
  Bir kaç gün sudan ve giysilerinizden korumanız dışında öyle abartı bir bakım gerektirmiyorlar. Sudan koruma kısmı vazelin ile, iyileştirme kısmı ise bepanthen krem ile çözülüyor.
  Aklında olanlar korkmasın, koşsun yaptırsın...
  Ama mümkünse güzel düşünsün, sildirmek yaptırmak kadar basit bir işlem değil çünkü. Yaptıracağınız şeyden ve yerden ömür boyu sıkılmayacağınıdan emin olmanız önemli...

1 Mart 2015 Pazar

Üç Malzeme ile Beş Dakikada Salep Keyfi




 Herkese merhabaa...
  Bu puslu pazar gününde içimizi ısıtacak bir yazı ile karşınızdayım. Havalar hafif serinlesin benim aklıma ilk salep düşer. Yoğun mu yoğun, şöyle boğazınızdan geçerken yemek borunuzun saygı duruşuna durduğu lezzet. Çoluk-çocuk, genç yaşlı herkes bayılıyor, henüz sevmeyeniyle karşılaşmadım kendilerinin. :)
  Hadi bakalım bugün evdekileri 'size salep yaptım!' demek için iyi bir gün. 
  Dışarda içtiğimiz saleplerin evdekilerle farkının sebebini birkaç zaman önce öğrendim. Bu fark şu sebepten ortaya çıkıyormuş değerli okuyucularım. Orjinal salep tozunun kilogram fiyatı 400 tl imiş.
  Ama emin olun ki şimdi vereceğim tarifte dışarıda yapılanlardan bir fark anlamayacaksınız. En azından yapıp içirdiğim kimse anlamadı. :)

 Gelelim tarifimize;
1 kişilik ölçü:

  1.  Bardak süt
  2. 2 tepeleme çay kaşığı nişasta 
  3. 3-4 küp şeker (tatlı sevme durumuna göre şeker miktarı arttırılabilir, azaltılabilir. 
 Yapımı son derece basit olan salep tarifinin çok küççççük bir püf noktası var.

 Nişastayı sütün içinde eritmeden ocağa almayın! Çünkü topaklanma kaçınılmaz oluyor. 

Muhallebi usuulü birleştirip karıştırın, yoğunlaşmaya başladığında ocaktan alın,(çok fazla kaynatmayın ki gerçekten muhallebi olmasın:))  isteğe göre tarçın ile servis edin. 

Bittiii
E hadi ne duruyorsunuz, Salep yapsanıza :) 
Afiyet olsun :)


26 Şubat 2015 Perşembe

Saçlara bakım zamanı mı ne?

  Cancağızlarım,
  Öncelikle daha en baştan gösterdiğiniz ilgi için çok teşekkür ederim. Çok yüzlü sayılara ulaştık daha şimdiden. Her kontrol edişimde sevinçten bir uçmalar bir birşeyler... Anlatamam. Umarım giderek büyür, büyüdükçe güzelleşiriz.
Bu minik teşekkürden sonraa;

  Şu sıralar çevremdeki herkesten duyduğum, özellikle bayanların içine gına getiren bir konuya değinmek istedim. 

SAÇLARIM DÖKÜLÜYOR!

  Mevsimin değişiyor olması büyük bir etmen dökülmelerdeki artış için. Unutmayın günde 40-50 tele kadar saç dökülmesi normal karşılanıyor. Bir nevii yenilenme gibi düşünmek gerek. Tabi sadece mevsime bağlamak hata olur. Pek tabii kansızlık vs gibi sebepler tetikliyor olabilir bunlardan şüpheleneniniz varsa hiç durmasın atsın kendini bir doktora. Herşeyin başı sağlık neticede. :) 
  Burada çok yönlü yazacağımı önceden belirtmiştim değil mi? Ama merak etmeyin, denemediğim, sonucundan emin olmadığım herhangi birşeyi yazmayacağım.

  Şimdi size saçınıza saç ekleyecek, saçınıza adeta bir pamuk muamelesi yaptıracak, kendinizi şampuan reklamlarında hissettirecek (mübalağa etmiyorum hehe) müthiş bir formülden bahsedeceğim. Zira kime önerdiysem memnun kaldı. Ben bir arkadaşımdan öğrenmiştim fakat sonrasında internette bu tarifle ilgili yazılar görmeme rağmen, hak ettiği ilgiyi gördüğünü düşünmediğimden siz caağnım takipçilerimle paylaşayım istedim. Çünküü şu an saçlara bakım yapmanın tam zamanııı...

  Karışımı takdim ediyorum efenim... Öhö öhö;


  • Bir çay bardağı sızma zeytinyağı
  • Bir yemek kaşığı ısırgan otu tozu (aktardan 5 liralık edinirseniz 3-4 defa için yetecektir)
  • Bir limonun suyu
  • Bir tane Bemix ampul (tüm eczanelerden 5 tüplük kutusunu 4 liraya edinebilirsiniz.)
  • İki bıldırcın yumurtası (bulamazsanız normal yumurta da olur.)
  Malzemelerimiz son derece kolay bulunacak ve uygun fiyatlı ürünler. Şimdii bunları edindiğimizi varsayıyoorr, anlatmaya devam ediyorum.
  Karıştırıyooor, saçınıza sürüyorsunuz hanımlaar. Streçle sarıp 1 saat bekliyorsunuuz. Bir yıkıyorsunuz ki saçlar yumoş olmuş.
  Ayda bir sıklıkla yapmak tam kıvamında olacaktır. Fazlası saçı yakabileceği gibi, eksiği de tam sonuç vermeyebilir.
  Bir ay kadar bir süre sonra çıkan minik saçlarınızı hangi tokayla toplayacağınızın derdine düşeceksiniz hazır olun. E dökülenlerin yerini doldurmak lazım değil mii?
 E kolay gelsin madem... :)


23 Şubat 2015 Pazartesi

İlk Yayın :)

  İlk yazım, ilk paylaşımım... En az ilk buluşma kadar heyecanlı oldu benim için... Yeni bir yola girdim an itibari ile. Nasıl girdim, neden girdim? Bu yazıda bunlardan bahsetmek istiyorum. Biraz da ben kimimdirden.
  
Bendeniz; Ayçanur Turgut. 21,5:) yaşında, üniversite 3. sınıf öğrencisi, kendine has dünyası olan bir karakterim. Ve bu 'kendine haslık' sayesinde karşınızdayım! 
 Sosyal hesapları genel anlamda eğlence amaçlı kullanan ben; çok yakınlarımdan, yakınlarımdan ve hatta uzaklarımdan ( :) ) aldığım olumlu mu olumlu, lokum mu lokum yorumlar aldı. Yolum kesilip sen yaz, sen snap at, sen tweet at diyen güzel insanlar öyle çoğaldı öyle çoğaldı ki... Ben de kitleyi genişleteyim daha çok yazayım, daha çok insana konuşayım istedim.

  Ve bir dee bloğuma girmiş, girecek neredeyse herkesin girmiş olduğu, en azından duymuş olduğu benim güzeller güzeli arkadaşım ve sosyal ağların sevilen, başarılı, ödüllü blog Balköpüğü Tasarım'ın yaratıcısı sevgili; Merve Gizem Sincik'in desteği ve bana inancı.
  Balköpüğü kim, bilmeyenler için tıklayınız :)
 Şimdi gelelim fasulyenin faydalarına. Şaka şaka. Burada ne yazacağım, burada neler yazacağım bunlardan bahsetmek istiyorum. Ayçagil çok yönlü bir insan arkadaşlar. Ben burada sizinle;
  •  yemek yapacak, 
  • sonra yaptıklarımızı eritmek amaçlı spor yapacak, 
  • moda konuşacak, 
  • kombinler oluşturacak,
  • hediye, sürpriz fikirleri bulacak,
  • tırnak bakımı hakkında konuşacak,
  • gündemi tartışacak,
  • gezecek, gezdiğimiz yerleri paylaşacak, haklarında konuşacak,
  • yurt içi ve yurt dışı alışverişlerimi anlatacak, bilgi verecek,
  • ...
  Üç noktamızı itinayla koyduk çünkü devamı gelecek. Haklı olarak diyeceksiniz kii; 'hoop sen hayırdır... Sen konuşçan biz de dinliiiciz öyle miii? Vasfın nedir ki senin?' ben de diyeceğim kii ben burada bilmişlik etmeyeceğim, sadece deneyimlediğim konularda fikirlerimi paylaşacağım.
  Zira;
 
  Yaş Pasta Yapımı Eğitimi,
  Maniküristlik Eğitimi,
  Psikoloji Eğitimi,
  İnsan Kaynakları Eğitimi,
  İşletme Lisans Eğitimi,

  Ve devam etmekte olan kurslarımla, kendimi geliştirerek konular hakkında fikir ve sonrasında zikir sahibi oluyorum. 
  Sizi daha fazla sıkmayayım tatlımlar. Şimdilik basic (of çok havalı bir kelime değil mi?) girişle ilk yazımı sonlandırayım. İlerleyen günlerde beni tanımanızı sağlayacak ve işinize yarayacak bilgilerle aranızda olacağım. Size okurken eğlenme garantisi veriyorum. Takipte kalınız... :)